#Vatanhavadis

- Vatanhavadis haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Vatanhavadis haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Mevcut eğitim sisteminde öğretmen de, öğrenci de mağdur Haber

Mevcut eğitim sisteminde öğretmen de, öğrenci de mağdur

CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, geçtiğimiz cuma günü sona eren 2024-2025 Eğitim-Öğretim yılına dair İl Başkanlığı binasında bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya Bursa Belediye Başkanvekili Mehmet Aydın Saldız, İl Kadın Kolları Başkanı Nigar Bölüker, ilçe başkanları, il yöneticileri ve çok sayıda partili katıldı. Yeşiltaş, konuşmasına karne heyecanı yaşayan bütün çocukları tebrik ederek ve iyi bir tatil geçirmelerini dileyerek başladı. Çocuklar ve gençlerin bu süreçte sorumluluklarını yerine getirerek dinlenmeyi hak ettiklerini ifade eden Yeşiltaş, “Ancak ne yazık ki aynısını Milli Eğitim Bakanlığı için söyleyemiyoruz. Yıl boyunca defalarca uyarmamıza rağmen, bir yılı daha sorumluluklarını yerine getirmeden tamamladılar.” dedi. Ekonomik büyüme, toplumsal kalkınma ve küresel rekabet için Türkiye’nin ihtiyacının nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemi olduğunu ifade eden Yeşiltaş, “Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi Cumhuriyetimizin bizden istediği ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesillerin yetiştirilmesini sağlamak en temel sorumluluğumuzdur. Ancak AKP iktidarının ve atanmış Bakanlarının amacı hiçbir zaman ülkemizi ve eğitim sistemimizi iyiye götürmek, aksayan yönleri tespit edip buna yönelik çözümler üretmek olmadı.” şeklinde konuştu. Yeşiltaş, iktidarın bütün amacının eğitimi bir araç olarak kullanarak dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek, kendilerine uygun itaatkar ve kanaatkar seçmeler yaratmak olduğunu ve bu nedenle de eğitim sistemini bilimden, akıldan ve Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırmaya devam ettiğini belirtti. “1. SINIF ÖĞRENCİLERİ BU YIL KARNE ALMADI” 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı’nda da eğitim sistemimizin hiçbir sorunu çözülemediğini, hatta Bakanlığın var olan sorunlara yenilerini eklediğini dile getiren Yeşiltaş şunları söyledi: “Bu yıl 1. sınıf öğrencilerimiz karne almadı mesela. Eğitim alanında sembolik değeri olan tüm uygulamalara düşman olan Bakanlık, 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı’ndan itibaren ilkokul birinci sınıflarda karne uygulamasını kaldırdı. Somut işlemler döneminde olan öğrencilere 6-7 sayfadan oluşan gelişim raporu verildi. Çocuklarımızın gelişimlerinin raporlaştırılması, velilere çocukları ile ilgili dönütler verilmesi elbette çok önemli. Bu raporlar hazırlanmalı ve velilerle paylaşılmalı. Ancak henüz somut işlemler döneminde olan çocuklarımızın bu raporları anlamlandırması mümkün değil. Onlara da üzerinde Atatürk ve İstiklal Marşı’mızın olduğu, not ile değerlendirilmedikleri, emeklerinin karşılığını görecekleri ve hatıra olarak saklayacakları bir belge mutlaka verilmeliydi. “TÜRKİYE’DE HER ÜÇ ÖĞRENCİDEN BİRİ OKULA GİTMEDEN ÖNCE KAHVALTI YAPMIYOR” 2024-2025 eğitim-öğretim yılında da çocuklarımız okullarda bir bardak temiz suya, bir öğün ücretsiz yemeğe dahi erişemedi, kantin masrafları bile aileler için ciddi bir yük haline geldi. Kantinlerde, sağlıklı yiyecekler olmaması bir yana; simit, açma ve poğaça 20 lira, su 10 lira, çay 20 lira, kaşarlı tost 50 lira. Bir çocuk günde bir kaşarlı tost yese ve iki su içse, ayda 1.400 lira para ödemek zorunda. Türkiye’de her üç öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamıyor. Okulda kantin fiyatları el yakıyor, çocuklar temiz suya bile erişemiyor. Oysa yıllık 190 milyar lira bütçeyle çocuklarımıza bir öğün sağlıklı okul yemeği verilebilir. Ancak yandaş vakıflara kaynak yaratan iktidar, çocuklarımıza bir öğün yemek vermeye kaynak bulamadı, Partimizin bu konuda TBMM’de verdiği önergeleri ve kanun tekliflerini reddetti. “ÖĞRETMENLER, ÖĞRENCİLER VE VELİLER OKULLARI TEMİZLEMEK ZORUNDA KALDI” Geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana okullarda temizlikle ilgili yaşanacak sorunları ve alınacak önlemleri dile getirmemize rağmen hiçbir önlem alınmadı, okullarımız temizlenemedi. Ayda 8.000 liraya köle düzeninde insan çalıştırabileceğini düşünen zihniyet, okullarımızdaki temizlik krizini İşgücü Uyum Programı ve Toplum Yararına Program gibi geçici çözümlerle gidermeye çalıştı. Okullar temizlenemedi, öğretmenler, öğrenciler ve veliler okullarını temizlemek zorunda kaldı. Okullarımızın bakımını ve temizliğini üstlenmek isteyen belediyelerimiz ise engellendi. “OKULLARDA GÜVENLİK SORUNU YAŞANIYOR” Okullarımız afet ve acil durumlara karşı denetlenmedi, gerekli iyileştirmeler yapılmadı, pek çok okul kazası yaşandı. Dönemin başında, ilkokula başlayacak olan Miray Aslan yavrumuz okul bahçesinde bir kazada hayatını kaybetti. Okul kazalarının yanısıra okullarımızda büyük bir güvenlik sorunu da yaşanıyor. Daha geçtiğimiz hafta bir öğretmenimiz Konya’da bir okulda, ders saatleri içinde, yüzlerce öğrenci varken pompalı tüfekle katledildi. Yıl boyunca defalarca silahlı saldırılar, yaralamalar, şiddet olayları oldu. Yıllık 32 milyar lira maliyetle okullarımıza kadrolu bir güvenlik görevlisi atanmadığı için çocuklarımız, öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız okullarda saldırıya uğradı, yaralandı ve hayatını kaybetti. “VELİLERDEN KAYIT VE BAĞIŞ ADI ALTINDA ÜCRET TALEP EDİLDİ” Kamu okullarının temizliği ve güvenliği Bakanlık tarafından sağlanamadığı için, okulların eksikliklerini giderecek bütçeleri olmadığı için, yasak olmasına rağmen velilerden kayıt ücreti, bağış adı altında ücretler talep edildi. Okulların ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu velilere bırakıldı. 2025 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi geçtiğimiz yıla göre %33,15 oranında artmış gözükse de yıllık enflasyon TÜİK’e göre %48,58, ENAG’a göre %89,77 oldu. MEB bütçesi gerçekte artmadı, azaldı. Bakanlık okullarımızın ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamadı. Öte yandan, kurulduğu günden bu yana toplam 13,85 milyar lira aktarılan Türkiye Maarif Vakfı’na, 2025 yılı için MEB bütçesinden 6 milyar 774 milyon 954 bin liraya kadar kaynak aktarılabileceği Cumhurbaşkanı Kararı ile duyuruldu. Öğrencilerimizin hiçbir ihtiyacı için bütçe bulunamazken, yıllık 15,8 milyar lira maliyetle okullara dönem başında öğrenci başına 1.000 TL okul bütçesi gönderilemezken, yandaş vakıflara kaynak bulundu. Devlete emanet edilmiş bütçeler, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için kullanılması gereken kaynaklar yandaşlar için kullanıldı. “BELEDİYE KREŞLERİ KAPATILMA TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYA KALDI” Seçim beyannamelerinde 1 yıl okul öncesi eğitimi zorunlu yapacağız diyen iktidar okul öncesini zorunlu yapmadığı gibi, katkı payı uygulaması ile okul öncesi eğitimi kamu okullarında bile ücretli hale getirildi. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında okullaşma oranları 5 yaş grubu için yalnızca %84,26, 3-5 yaş için ise yalnızca %51,89 oldu. Yetmezmiş gibi okul öncesi eğitime erişimde yoksul halkımızın tek seçeneği haline gelen belediye kreşlerimiz kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Tarikat ve cemaatlerin sıbyan mektepleri, merdiven altı medreseler açması kolaylaştırılırken, yerel seçimler öncesi kreş açmayı vaat edenler, yaşadığı hezimetin intikamını çocuklarımızdan almaya çalıştı. “MESEM SÖMÜRÜSÜ DEVAM ETTİ” Çocukların eğitim hakkını kısıtlayan, sağlık ve yaşam hakkını zedeleyen, güvencesiz ve denetimsiz bir emek sömürüsü olan MESEM’lerde çocuklarımız sömürülmeye, yaralanmaya ve ölmeye devam etti. 2023 Eylül ayından bu yana 13 çocuğumuz hayatını kaybetti: Zekai Dikici, Ulaş Dumlu, Ömer Çakar, Arda Tonbul, Erol Can Yavuz, Murat Can Eryılmaz, Alperen Enes Ural, Alperen Kocayavuz, Eren Dağ, Muammer Samet Karaoluk, Yunus Emre Küçükuzun, Efe Baran Kazancı, Arda Silahlı. Bir kez daha hepsini rahmetle anıyor, ailelerine sabır diliyor ve onları unutturmamaya söz veriyoruz. Hayatını kaybeden çocuklarımızın davalarını Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz takip ediyoruz. Ancak davalara ne Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan ne Adalet Bakanlığı’ndan hiç kimse katılmıyor. AKP iktidarı kendisine emanet edilmiş çocukları koruyamadığı gibi, kaybettiğimiz çocuklarımız için adalet de sağlayamıyor. 17 yaşında kaybettiğimiz MESEM öğrencisi Alperen Enes Ural davasında sorumlular tutuklanmadı, çok küçük para cezalarıyla serbest bırakıldı. MESEM’ler yalnızca çocuk işçiliği ve sömürüsüyle değil, yapılan usulsüzlüklerle de eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri olmaya devam etti. Bazı iş yerleri devletten haksız kazanç elde etmek amacıyla ya hiç var olmayan işletmelerde çocukları ve yetişkinleri çalışıyormuş gibi gösterdi ya da var olan iş yerlerinde binlerce kişi çalışıyormuş gibi sahte beyanlarda bulundu. Bu usulsüz uygulama ile ödenek aldığı ortaya çıkarılan İzmit’teki bir kısım işverenler hakkında iddianame kabul edildi. 206 kişinin kamuyu 77 milyon lira zarara uğrattıkları tespit edildi. Devletin kaynakları hile ile yandaşlara dağıtılmaya devam ederken sorumlular olayın üstünü örtmeye çalıştı, sessiz kaldı. “OKULLAŞMA ORANI GERİLEDİ” MESEM’lerle ilgili bunca olay olurken sessiz kalan Bakanlık sanayide yaşanan ‘ara eleman’ eksikliği bahanesiyle zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Mesleki eğitimi ortaokul düzeyine çekmeye çalışmak, çocukları erken yaşta eğitimden koparıp işgücüne yönlendirmek daha fazla çocuğumuzu mağdur etmenin, daha fazla aileye evlat acısı yaşatmanın dışında ne ülkemize ne de çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamaz. Bakanlığın görevi çocuk işçiliğine zemin hazırlamak, sermayenin ve patronların ‘ara eleman’ eksikliği bahanesi altında ucuz işgücü aramasının çaresini bulmak değildir. Bakanlığın görevi çocuğun üstün yararını gözetmektir. Ancak tam tersine AKP iktidarı ve Bakanlık çocukların okuldan koparılmasını, açıköğretime geçmesini, özel okullarda hayalet sınıflar oluşmasını, çocukların ucuz işgücü olarak çalışmasını ve özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini kolaylaştıracak politikalar izlemeye devam etti. Ortaöğretim düzeyinde okullaşma oranı bir önceki eğitim-öğretim yılına göre gerileyerek %91,7’den %87,9’a düştü. Açıköğretim okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 1.229.802 oldu. Taşımalı eğitimin kapsamını daraltan değişiklik nedeniyle kırsal bölgelerde yaşayan çocuklarımız bir kez daha mağdur edildi, kapatılan köy okulları ve yatılı bölge okullarının koşulları nedeniyle başta kız çocuklarımız olmak üzere dezavantajlı çocuklarımızın eğitime erişim hakkı ihlal edildi. Denetlenmeyen özel okullarda karşımıza çıkan, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını elinden alan hayalet öğrenci/hayalet sınıf sorunu devlet okullarına da sıçradı. Devamsızlık yapan öğrenciler bazı okullarda var yazıldı, bildirim yapılmadı, sınavlara bile girmemelerine rağmen not verildi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın her geçen gün laiklikten uzaklaşan politikaları sebebiyle dar gelirli ailelerin çocuklarının tarikat ve cemaat yurtlarına muhtaç bırakıldığını ifade eden Yeşiltaş, Orhaneli’deki yatılı kuran kursunda çocukların tacize uğradığı iddiası ile ilgili suç duyurularında bulunulduğunu hatırlattı. “PEDAGOJİ AÇISINDAN TARTIŞMALI İÇERİKLER DERS KİTAPLARINA GİRDİ” Bu yıl 1., 5. ve 9. sınıfı tamamlayan çocukların Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen, öğretim programı olmaktan ziyade çağdışı bir eğitim manifestosu olma niteliği taşıyan, iktidarın ideolojik saplantılarını ve itaatkar ve kanaatkar nesil yetiştirme hedefini yansıtan programlarla eğitim aldığını aktaran Yeşiltaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitim paydaşlarının tüm itirazlarına rağmen, Partimiz, sendikalar ve veliler tarafından davalar açılmasına rağmen hem bilimsel hem pedagojik hem de milli eğitimin temel ilkeleri açısından tartışmalı içerikler ders kitaplarına girdi. Çocuklarımız, yazarları bile belli olmayan, hiçbir bilimsel temele ve ihtiyaç analizine dayanmayan, pilot çalışması bile yapılmadan uygulamaya koyulan bu programların denekleri haline getirildi. AKP’nin eğitimi siyasallaştırma ve dinselleştirme hamlelerine yenileri de eklendi. ÇEDES kapsamında pedagojik olarak çocuklara uygun olmayan mezar ve cami temizleme, savaş canlandırması, ağıt yakma vb. etkinlikler gerçekleştirildi. Ülkü Ocakları Kültür Vakfı ile yapılan protokol ile bir partinin gençlik kolları yapılanması eğitim kurumlarımıza girdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu protokolün iptali için de dava açtık. Yandaş vakıflara yaz kursları için okullarımızı kullanmasına, eğitmen ücretlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanmasına izin verildi. “TÜGVA BURSA’DA 138 OKULA GİRDİ” Bursamızda ise TÜGVA Vakfı 12 ilçemizdeki toplam 138 okula girerek çocuklarımızı TÜGVA’nın yaz kamplarına davet etti. Atatürk ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik düşmanca söylemleri sosyal medyada yer alan, aynı zamanda AK Parti üyesi TÜGVA yöneticileri; şehrimizdeki 32 bin çocuğu yaz okullarına davet edip, ailelerinin bilgisi olmadan öğrencilerin fotoğraflarını sosyal medya hesaplarında paylaştı. Bursa’nın köklü okullarından Bursa Anadolu Lisesi’ndeki bir TÜGVA etkinliğinde sınıf tahtalarına gerici sloganlar yazdırıldı. Çocuklarını Bakanlığın gerici uygulamalarından korumak, bilimsel ve laik bir eğitim almasını sağlamak, temizlenebilen, güvenli okullara göndermek isteyen veliler özel okullara mahkum edildi. Fahiş fiyat artışları, kırtasiye, yemek, kurs vb. gibi farklı başlıklar altında istenen ek ücretlerle bazı özel okullarda istenen ücretler 1 milyon lirayı aştı. “VELİLER OKUL ÜCRETLERİNİ KARŞILAYAMAZ HALE GELDİ” Devlet okullarda yaşanan sorunlar nedeniyle dişinden tırnağından artırarak, kredi çekerek çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalan veliler ücretleri karşılayamaz hale geldi. Özel okulları ücretleri açısından denetlemeyen Bakanlık aynı tavrını özel okullarda emeği sömürülen öğretmenlerin yaşadığı sorunlarla ilgili de sürdürdü. Özel sektör öğretmenlerinin taban maaş, belirsiz süreli iş sözleşmesi, eğitim ve güzel sanatlar işkolu kurulması, kamu ile özlük haklarında eşitlik sağlanması yönündeki taleplerini duymazdan gelmeye devam etti. Bakan Yusuf Tekin’in müsteşarlığı döneminde kaldırılan, özel sektör öğretmenlerinin kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen tutarlardan az ücret alamayacağını düzenleyen maddenin yeniden yürürlüğe konulmasıyla ilgili talepleri göz ardı etti. Bir yandan velilerden fahiş fiyatlar talep eden özel okulların bir yandan da asgari ücrete, hatta bazen daha da azına, öğretmen emeğini sömürmesine ilişkin sorulara ‘yetki bende değil’, ‘kurum sahipleri söz verdiler’ gibi kaçamak cevaplar verdi. Devlet okullarında en temel ihtiyaçlar bile karşılanamazken, bazı okullar için özel imkanlar seferber edildi. Bazı Anadolu İmam Hatip Liseleri bünyesindeki “Proje İmam Hatip Ortaokulları” için öğrencilere burs, nakit para, ödül, ücretsiz öğle yemeği, kırtasiye desteği, 24 kişilik sınıflar ve ücretsiz ulaşım gibi diğer devlet okullarında bulunmayan imkanlar vaat edilerek kayıt kampanyaları yürütülmeye başlandı. “YANDAŞ SENDİKALARI KAYIRDILAR” Proje okul uygulamasının yandaş bir eğitim sendikası üyelerine kayırmacılık yapmak ve AKP’nin il teşkilatlarında bir torpil pazarı oluşturmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmediğini defalarca söyledik. Dünyanın hiçbir yerinde Bakan 85 bin kişiyi bizzat atayamaz. Hepsini tanıması, değerlendirmesi, ataması mümkün değil. Buna rağmen 8 Nisan’da, dönem ortasında hiçbir somut kriter açıklamadan, sadece “bakan onayı” ile proje okullara öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirildi. Yıllardır emek veren, okullarını başarıyla temsil eden 9.251 öğretmen norm fazlası durumuna düştü ve il emrine atandı. Partimiz de buna karşılık proje okulları atamalarına ilişkin işlemin iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Atamaların dönem ortasında duyurulması nedeniyle okullarda infial oluştu, okul iklimi bozuldu. Bu atamalara itiraz eden ve “Öğretmenime dokunma!” diyen öğrencilerimiz, okullarında Gençliğe Hitabe okumak, eğitim öğretim faaliyetlerini aksatmak gibi gerekçelerle soruşturmalara maruz bırakıldı, okuldan atılmakla tehdit edildi. “MÜLAKAT UYGULAMASI DEVAM ETTİ” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 Nisan 2023’te 1 milyon atanmayan öğretmene “Bize oy verin, mülakatı kaldırdık.” dedi, dönemin Milli Eğitim Bakanı da doğruladı. Sonra seçim kazanıldı, Yusuf Tekin göreve geldi ve “Mülakat gibi mülakat yapacağız.” dedi. “Yapamazsınız, farklı komisyonlarda standart tutturamazsınız, mülakatta yaşanacak haksızlıkların önüne geçemesiniz.” diye defalarca uyarmamıza, sözlü sınavın kaldırılmasına ilişkin dava açmamıza rağmen mülakat uygulaması devam etti, 1.611 öğretmen komisyonlar arası değerlendirme farkları nedeniyle kontenjan dışında kaldı. Öğretmenler Bakanlık önünde nöbet tuttular, davalar açıp kazandılar, dertlerini anlattılar ancak Bakanlık yine de bu sorunu çözmek için hiçbir adım atmadığı gibi öğretmenlerimize yönelik çirkin ithamlarda bulundu. Bu yıl ise yalnızca 15.000 öğretmen ataması yapılacağı açıklandı. Açıklanan 15 bin kontenjanın 11.345’i ilk 5 branşa dağıtıldı, geriye kalan 71 branşa sadece 3.655 kontenjan ayrıldı. Bakanlık mülakatlarda yaşanan adaletsizlikleri kabul etmemesine rağmen, bu yıl mülakat salonlarını branşlara göre ayırdı. Devlet okullarında 100 bine yakın ücretli öğretmen çalıştığı biliniyor olmasına rağmen, Bakanlık atama sayısını kendi iktidar tarihinin bile en düşük rakamında tuttu. Öğretmen ihtiyacı ücretli öğretmenlik sistemiyle, öğretmenlerin ve hatta kimi durumlarda öğretmenlik yetkinliği dahi olmayan kişilerin asgari ücretten bile düşük maaşlarla çalıştırılmasıyla giderilmeye çalışılmaya devam etti. Sadece belirli aylarda maaş alabilen, hiçbir özlük hakkı olmayan, emeklilik hakkı bile bulunmayan ücretli öğretmen uygulaması sürdürüldü hem çocuklarımız hem öğretmenlerimiz devlet eliyle mağdur edildi. “AMAÇ, CUMHURİYET ÖĞRETMENLERİNİ ELEMEK” Öğretmenlerin hiçbir mevcut sorununu çözmeyen Öğretmenlik Mesleği Kanunu Partimizin, eğitim sendikalarının ve eğitimin tüm paydaşlarının itirazlarına rağmen dönem başında oy çokluğuyla Meclis’te kabul edildi. Bu kanun ile getirilen Milli Eğitim Akademileri ile eğitim fakülteleri işlevsizleştirildi, lisans diploması öğretmen olmak için yetersiz sayıldı. Partimiz konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne dava açmışken, bu yıl 10 bin öğretmenin AGS ile Milli Eğitim Akademileri’ne alınacağı duyuruldu. Buna göre sınavda başarılı olan öğretmenler 14 ay boyunca eğitim alacak ve henüz detayları bile belli olmayan bir değerlendirme sürecinin sonucuna göre en iyi ihtimalle iki yıl sonunda atanacak. Eğitim fakültelerini beğenmeyen, eleştiren, kendi öğretmenini yetiştirmek isteyen Bakanlık’ın amacı öğretmen yetiştirme sistemini düzetmek olsaydı, bunu YÖK ile iş birliği içinde yapılacak düzenlemelerle yapabilirdi. Mülakatlarda, proje okul atamalarında yaşanan usulsüzlükler, kayırmacılıklar ortadayken, bu akademilerin amacının öğretmen yetiştirme sistemini iyileştirmek olmadığı açıktır; amaç yandaş olmayan, Cumhuriyet öğretmenlerini elemektir. Bunun en çarpıcı örneklerinden birini de Bursamızda yaşadık. Atatürk ilkelerinin yılmaz bekçilerinden, Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı ve aynı zamanda Laiklik Meclisi sözcüsü çok kıymetli eğitimci Özkan Rona; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’ndan bir alıntı yaptı diye önce göz altına alındı, sonrasında ise görevinden uzaklaştırdı. Bursa Nutku’nu ve Atatürkçülüğü yargılamaya çalışan zihniyetin her daim karşısında, 26 Haziran’daki davasında Özkan Rona öğretmenimizin de yanında olacağız. Geçtiğimiz bir yılda, eğitimin kronikleşen sorunlarından hiçbiri çözülmedi. Ücretli, atanmayan, mülakat mağduru, engelli, kamu ve özel sektörde çalışan, emekli öğretmenlerimiz ve usta öğreticilerimiz pek sorunla karşı karşıya kaldı. Şiddet gördüler, öldürüldüler. Çocuklarımız laik, bilimsel, nitelikli eğitim alamadı ve eğitim hakkından mahrum edildi, okullarına aç gidip, MESEM’lerde hayatlarını kaybettiler. Eğitimin yükü, yoksullukla mücadele eden velilerimiz üzerine yıkıldı. “DEPREM BÖLGESİNDE SORUNLAR ÇÖZÜLMEDİ” 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bölgede yaşayan yurttaşlarımızın, öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin sorunları hala çözülmedi. Hükümet deprem mağdurlarına verdiği bir yıl içinde evlere yerleşilecek sözünü tutmadı. Öğrenciler küçücük konteynırlarda ders çalışmaya, ödevlerini yapmaya çalıştı. Buralarda yaşayan öğretmenlerimizin borç yüzünden elektrikleri kesildi. Depremde sağlam kalan okullar, kamu kurumları tarafından kullanılmaya devam etti, eğitimi birleştirilmiş okullarda sürdürüldü. Asbest, çevre, su, hava ve toprak kirliliği gibi çevresel sorunlar çözülemedi. Bölgede ulaşım sorunu da hala giderilemediği için çocuklarımız eğitim hakkına erişimde sıkıntı yaşadı. Buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki Milli Eğitim Bakanlığının görevi çocuklarımızın ve gençlerimizin yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış nitelikli eğitime erişim hakkını garanti altına almaktır. Yeşiltaş, sözlerini şöyle tamamladı: Cumhuriyet Halk Partisi olarak; tüm bu sorunların çözülmesi, nitelikli, çağdaş, bilimsel, laik, kamusal, parasız, eşit, erişilebilir ve kapsayıcı bir eğitim sistemi inşa edilmesi, tüm öğretmenlerimizin hak ettiği değeri görmesi, okulların en güvenli alanlar olması, Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi Cumhuriyetin bizden istediği “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesillerin yetiştirilmes i için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.” *Fatih GULBULAK -Mustafa BERBER*

Dünyanın sağlığı Bursa’da konuşuluyor 17 HAZİRAN 2025 Haber

Dünyanın sağlığı Bursa’da konuşuluyor 17 HAZİRAN 2025

20 yıllık bir aradan sonra tekrar ev sahipliği yaptıkları bu toplantının, sağlıklı bir gelecek için ortak bir yol haritası oluşturacağını ifade eden Başkan Mustafa Bozbey, “Burada kurulan her bağ, her iş birliği, ortak geleceğimize ışık tutacaktır” dedi. Dünya genelinde 1900'den fazla şehir ve belediyeden oluşan DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı’nın 2025 Yılı İş Toplantısı ve Teknik Konferansı, Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde, Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde başladı. 17-19 Haziran tarihleri arasında ‘Dirençli Sağlıklı Şehirler: Herkes İçin Sürdürülebilir Kentsel Gelecekler’ temasıyla gerçekleştirilen toplantıya 500'den fazla yerli ve yabancı belediye başkanı, bilim insanı ve uzman katıldı. 2019-2025 dönemine ait 7. fazın son toplantısını içeren programda, geçmiş yılların başarıları değerlendirilecek, karşılaşılan zorluklar tartışılacak ve 8. faza geçiş için stratejiler belirlenecek. Programın açılış törenine, Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, İl Kültür ve Turizm Müdürü Dr. Kamil Özer, Limerick Belediye Başkanı John Moran, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hayrettin Eldemir, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Büyükşehir Belediyesi bürokratları ve pek çok yerli ve yabancı yönetici katılım sağladı. “Yerel yönetimlerin sürdürülebilir politikalar üretmesine katkı sağlayacağız” Bursa tanıtım filminin ardından sergilenen Kılıç Kalkan ve sema gösterileri izleyicilere görsel bir şölen sundu. DSÖ Avrupa Ofisi’nden Petra Hongell’in moderatörlük yaptığı programda söz alan Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, 2005 yılında da Bursa’da bir araya gelerek Sağlıklı Kentler Hareketi’ne katkı sağladıklarını hatırlattı. Aradan geçen 20 yılda dünyanın ve kentlerin değiştiğini, insanların sorumluluklarının arttığını söyleyen Başkan Bozbey, “Bugün, Sağlıklı Kentler Ağı’nın 7. fazından 8. fazına geçişini birlikte yaşıyoruz. 8. faza şimdiye kadar kaydettiğimiz ilerlemeyi yansıtarak güçlü bir başlangıç yapacağız ve sağlıklı bir gelecek için ortak bir yol haritası oluşturacağız. Bu yıl konferansımızın ana teması ‘Dirençli Sağlıklı Şehirler: Herkes İçin Sürdürülebilir Kentsel Gelecekler’ başlığı altındaki her konu oldukça hayati öneme sahiptir. İklim krizinden toplumsal eşitsizliklere, sağlık politikalarından refah ekonomisine kadar birçok konuda, alanında uzman konuşmacılarla değerlendirmeler yapacağız. ‘Herkes için sağlık’ ilkesini şehirlerimizin planlamasına ekleyerek, yerel yönetimlerin daha kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar üretmelerine katkı sağlayacağız” dedi. “Bursa Taahhüdü’, ortak iradenin bir belgesi olacak” Pandemilerin, savaşların ve büyüyen iklim krizinin dünyayı kaçınılmaz bir değişime sürüklediğini belirten Başkan Bozbey, kent yöneticilerinin bu değişimi en iyi şekilde yönetmesi ve gelecek nesillere çevresel etkilerden arınmış bir dünya bırakması gerektiğini ifade etti. Dirençli şehirler inşa etmenin artık çağın zorunluluğu olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, “Sağlıklı bir gelecek için riskleri önceden görebilen ve bu riskleri yönetebilen şehirler oluşturmalıyız. Bu toplantının sonunda önemli bir taahhütte de bulunacağız. Konferansın kapanışında imzalanacak olan ‘Bursa Taahhüdü’, geleceğimiz adına ortaya koyduğumuz ortak iradenin bir belgesidir. Bu taahhüt; eşitlikten ödün vermeyen, barışı önceliklendiren, gezegenimizi koruyan, kapsayıcı ve dirençli bir şehir anlayışının yol haritasıdır. Bu vizyonun merkezinde insan yer alır. Ayrıca, toplantı boyunca oluşan karbon salımını telafi etmek amacıyla 1200 fidanı toprakla buluşturacağız. Burada kurulan her bağ, her iş birliği, ortak geleceğimize ışık tutacaktır” dedi. Dünya Sağlık Örgütü ile iş birliğini güçlendirmeye, bölgesel ve küresel ölçekte iyi uygulamaları yaygınlaştırmaya, birlikte iyileştirmeye ve büyütmeye devam edeceklerini belirten Başkan Bozbey, DSÖ’ye, temsilcilere, kurumlara ve organizasyonda emeği geçenlere teşekkürlerini iletti. “Şehirlerimizdeki riskleri fırsatlara çevirebiliriz” Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği’nin çalışmaları ve yaklaşımları hakkında katılımcılara bilgi verdi. Sağlığın kalabalık şehirler, çevresel sorunlar, savaşlar ve iklim krizleri sebebiyle her geçen gün daha kritik hale geldiğini belirten Tugay, Türkiye’deki insanların %93’ünün şehirlerde, sadece %7’sinin kırsalda yaşadığını vurguladı. Dünyanın dört bir yanında nüfus yaşlanırken ve genç nüfus azalırken, Tugay şöyle konuştu: “Türkiye’de doğum oranı 1.4 seviyelerinde. Yaşlı nüfus oranı ise %10’u geçmiş durumda. Artık Türkiye nüfusu, yaşlı nüfus kategorisinde. 2075 yılında her 3 kişiden birinin yaşlı olacağı tahmin ediliyor. Şu an 4 hanenin birinde bir yaşlı yaşamaktadır. Ülkemizin batısında sosyoekonomik olarak gelişmiş şehirlerde çocuk nüfusunun daha az olduğunu ve bu azalımın devam ettiğini söyleyebiliriz. Barınma ve beslenme ile ilgili ciddi sorunlar yaşanıyor. İklim krizi, yıllar içinde etkisini daha fazla hissettiriyor ve insan sağlığını doğrudan veya dolaylı olarak tehdit ediyor. Tüm bunlara rağmen dikkatli adımlar atar, bilinçli davranır ve dayanışma içinde olursak şehirlerimizdeki riskleri fırsatlara çevirebiliriz. Bu yüzden Sağlıklı Şehirler Ağı çok değerlidir.” DSÖ Avrupa Sağlıklı Şehirler Ağı Yöneticisi Kira Fortune, misafirperverlikleri ve liderlikleri için Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'e, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’a ve ekiplerine teşekkür etti. Fortune, üç gün boyunca şehirlerin ve belediyelerin deneyimlerinden derinlemesine faydalanacaklarını ve elde edilen bilgileri uygulamaya koyacaklarını anlattı. Ayrıca, 8. fazın Bursa’da başlamasının önemine dikkat çeken Fortune, yerel çözümler üretmenin ve yerelden kaynaklanan zorlukların aşılmasının önemine vurgu yaptı. DSÖ Temsilcisi ve Türkiye misyon şefi Tasnim Atatrah ve DSÖ Bulaşıcı Hastalıklar Bölüm Başkanı Robb Butler da video mesajıyla düşüncelerini paylaştı. Atatrah, Bursa’nın geçmiş ile ilerleme arasında önemli bir kesişim noktası olduğunu belirterek, organizasyona sağladıkları ev sahipliği için Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Butler, geçtiğimiz yıllarda pandemi, sosyal düzensizlikler ve iklim değişikliği gibi zorlukların yaşandığını, Türkiye’deki sağlıklı şehirlerin bu alanlarda önemli çalışmalar yürüttüğünü ve toplantıda ortak amaçların vurgulanacağını dile getirdi. Butler, belediye temsilcileri ve teknik uzmanların bir araya gelerek güçlü bir iş birliği ruhunu ortaya koyduğunu ifade ederek, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür etti. Konuşmaların ardından aile fotoğrafı çekildi. Konferans; Refah, Gezegen, Katılım, İnsanlar, Mekan ve Barış başlıklarında düzenlenen oturumlarla devam etti.

Başkan Bozbey’den Kurban Pazarı’na ziyaret Haber

Başkan Bozbey’den Kurban Pazarı’na ziyaret

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediyesi Kurban Pazarı’nı ziyaret etti. Kurbanlık satan esnafla sohbet eden Başkan Bozbey, vatandaşların kurban kesimi ve atıkların bertarafı konusunda hassasiyetle davranmasını istedi. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediyesi’nin Veysel Karani Kurban Satış Yeri’ni ziyaret etti. Bayram öncesinde hem alışveriş yapan vatandaşlarla hem de esnafla sohbet eden Başkan Bozbey, alıcı ile satıcılar arasındaki kurban pazarlığına da aracılık etti. Bursalıların bayramını da tebrik eden Başkan Bozbey, esnafa da hayırlı işler diledi. “Atıklarının doğaya atılmasını kabul etmiyoruz” Kurban Bayramı’na az bir süre kala kurbanlık satışlarının artığını söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, Bursalıların kurban kesimi sırasında ve sonrasında atıkların bertaraf edilmesi konusunda da hassas davranmasını istedi. Geçmiş yıllarda ortaya çıkan görüntülerin bu sene de yaşanmasını istemediklerini belirten Başkan Bozbey, kurban kesimlerinin ehil insanlara yaptırılmasının doğru olacağını ifade etti. Kurban kesimlerinden sonra atıkların yeşil alanlara ve ormanlık alanlara bırakılmamasını isteyen Başkan Bozbey, “Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak 17 ilçemizde de kurban atıklarının doğaya, parklara, ormanlara atılmasını asla kabul etmiyoruz ve istemiyoruz. Özellikle toplu kesim yapan yerler, atıkları tek bir yerde toplamalı ve sonra ilçe belediyelerini arayarak alınmasını sağlamalıdır. Aksi takdirde gelişi güzel gömülen atıkları, özellikle köpekler bulup eşeleyerek ortaya çıkarabilir. Bu durum hem çeşitli hastalıkların yayılmasına hem de kötü görüntülerin oluşmasına sebep olur. Atıkların toplanması ve bertaraf edilmesi konusunda tüm belediyelerimiz hazırlıklarını yaptı. Ekip ve ekipmanlarını hazırladı. Bayramın ilk gününden itibaren gelen telefonlara göre bölgeye gidip atıkları alarak ilgili yerlere götürecekler. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak bizler de gerekli desteği vereceğiz. Çevre açısından kötü görüntülerin ortaya çıkmaması için hazırlıklarımızı yaptık. Tüm Bursalıların Kurban Bayramı’nı kutluyorum” dedi. Öte yandan Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Dairesi Başkanlığı, Tarım Peyzaj AŞ ve ilçe belediyelerine bağlı ekipler tarafından 17 ilçede belirlenen kurban kesim ve satış noktalarında ilaçlama faaliyetleri aralıksız bir şekilde sürdürülüyor.​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​​

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.