SESSİZLİĞİN PEŞİNDE: Kalabalığın Ortasında Kaybolanlar İçin Bir Duraklama
Yazının Giriş Tarihi: 09.06.2025 01:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.06.2025 01:12
Yine yaz geldi. Şehir biraz daha ısındı, yollar biraz daha kalabalıklaştı, otel reklamları, tatil paketleri, “erken rezervasyon” mesajları daha çok görünür oldu. Herkes bir yerlere gitme telaşında. Yeni yerler görmek, “hak edilen” dinlenmeyi yaşamak, birkaç fotoğrafla huzuru belgelemek istiyoruz. Ama bir süredir içimizde bir şey değişti; fark ediyor muyuz bilmiyorum ama bu yaz belki de gerçekten tatilden değil, sessizlikten yanayız.
Biz artık gürültüden yorulduk. Ama bu yalnızca kulakla duyulan bir gürültü değil. Zihinsel bir kalabalık, ruhsal bir karmaşa var içimizde. Sosyal medya, iş hayatı, aile sorumlulukları, sürekli bağlı olma hâli, hiçbir şeyi kaçırmama çabası… Hepsi üst üste bindiğinde, sanki kendi iç sesimizi duyamaz hâle geldik.
Tatili düşünürken bile zihnimiz “nereye gitmeliyim?” değil, “nereye gidersem en çok beğeni alırım?” sorusuyla meşgul. Bir yerlere kaçmak istiyoruz ama gittiğimiz her yerde kalabalık bizimle geliyor. Hatta çoğu zaman en büyük kalabalığı kendi içimizde taşıyoruz.
Oysa belki de bu yaz başka bir tatil şekli mümkün. Gidilecek yerin adı, kalınacak otelin yıldız sayısı, ya da paylaşılacak fotoğrafın açısı önemli değil. Belki bu kez bir tatil değil, bir duraklama aramalıyız. Durmak. Düşünmeden, planlamadan, başkalarıyla kıyaslamadan… Sadece durmak.
Bu sessizlik kimi zaman doğada olur: bir göl kenarında, serin bir dağ köyünde, kuş sesleriyle uyanılan bir sabahta... Ama bazen de evimizin balkonunda, telefon kapalıyken, kitap okurken, kendi nefesimizi dinlerken olur. Çünkü sessizlik aslında mekân değil, niyettir.
Psikoloji de bunu destekliyor. Araştırmalar, sürekli uyarana maruz kalmanın insan zihnini yorduğunu, yaratıcılığı körelttiğini ve kaygıyı artırdığını söylüyor. Oysa hiçbir şey yapmadan geçirilen zaman, bilinçli yalnızlık anları, içe dönme pratikleri insanı onarıyor. Biz de bu yüzden artık “kaçışı’’ daha çok ruhsal bir duraklama olarak arıyoruz.
Belki bu yaz biraz daha az konuşur, daha çok dinleriz. Kendi iç sesimizi, bastırdığımız duygularımızı, ertelediğimiz düşüncelerimizi... Belki bu yaz ilk kez “hiçbir şey yapmamak” için tatil planları yaparız. Ve belki, o planların en güzeli, kendimize verdiğimiz sessiz bir randevu olur.
Unutmayalım; gerçek huzur bazen en sessiz köşelerde, en sade anlarda gizlidir. Bu yaz kalabalıktan uzaklaşmak, aslında biraz da kendimize yaklaşmak olabilir. Tatil bu kez bir uzaklaşma değil, içe dönüş olsun.
"Zihnini boşalt. Sessizlik geldiğinde, sen de gelmiş olursun."
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Nur Tezer
SESSİZLİĞİN PEŞİNDE: Kalabalığın Ortasında Kaybolanlar İçin Bir Duraklama
Yine yaz geldi. Şehir biraz daha ısındı, yollar biraz daha kalabalıklaştı, otel reklamları, tatil paketleri, “erken rezervasyon” mesajları daha çok görünür oldu. Herkes bir yerlere gitme telaşında. Yeni yerler görmek, “hak edilen” dinlenmeyi yaşamak, birkaç fotoğrafla huzuru belgelemek istiyoruz. Ama bir süredir içimizde bir şey değişti; fark ediyor muyuz bilmiyorum ama bu yaz belki de gerçekten tatilden değil, sessizlikten yanayız.
Biz artık gürültüden yorulduk. Ama bu yalnızca kulakla duyulan bir gürültü değil. Zihinsel bir kalabalık, ruhsal bir karmaşa var içimizde. Sosyal medya, iş hayatı, aile sorumlulukları, sürekli bağlı olma hâli, hiçbir şeyi kaçırmama çabası… Hepsi üst üste bindiğinde, sanki kendi iç sesimizi duyamaz hâle geldik.
Tatili düşünürken bile zihnimiz “nereye gitmeliyim?” değil, “nereye gidersem en çok beğeni alırım?” sorusuyla meşgul. Bir yerlere kaçmak istiyoruz ama gittiğimiz her yerde kalabalık bizimle geliyor. Hatta çoğu zaman en büyük kalabalığı kendi içimizde taşıyoruz.
Oysa belki de bu yaz başka bir tatil şekli mümkün. Gidilecek yerin adı, kalınacak otelin yıldız sayısı, ya da paylaşılacak fotoğrafın açısı önemli değil. Belki bu kez bir tatil değil, bir duraklama aramalıyız. Durmak. Düşünmeden, planlamadan, başkalarıyla kıyaslamadan… Sadece durmak.
Bu sessizlik kimi zaman doğada olur: bir göl kenarında, serin bir dağ köyünde, kuş sesleriyle uyanılan bir sabahta... Ama bazen de evimizin balkonunda, telefon kapalıyken, kitap okurken, kendi nefesimizi dinlerken olur. Çünkü sessizlik aslında mekân değil, niyettir.
Psikoloji de bunu destekliyor. Araştırmalar, sürekli uyarana maruz kalmanın insan zihnini yorduğunu, yaratıcılığı körelttiğini ve kaygıyı artırdığını söylüyor. Oysa hiçbir şey yapmadan geçirilen zaman, bilinçli yalnızlık anları, içe dönme pratikleri insanı onarıyor. Biz de bu yüzden artık “kaçışı’’ daha çok ruhsal bir duraklama olarak arıyoruz.
Belki bu yaz biraz daha az konuşur, daha çok dinleriz. Kendi iç sesimizi, bastırdığımız duygularımızı, ertelediğimiz düşüncelerimizi... Belki bu yaz ilk kez “hiçbir şey yapmamak” için tatil planları yaparız. Ve belki, o planların en güzeli, kendimize verdiğimiz sessiz bir randevu olur.
Unutmayalım; gerçek huzur bazen en sessiz köşelerde, en sade anlarda gizlidir. Bu yaz kalabalıktan uzaklaşmak, aslında biraz da kendimize yaklaşmak olabilir. Tatil bu kez bir uzaklaşma değil, içe dönüş olsun.
"Zihnini boşalt. Sessizlik geldiğinde, sen de gelmiş olursun."
— Thich Nhat Hanh